OSMANLI MAHZENİ - Kişilik Bozuklukları

Ana Sayfa
İletişim
% 100 Düşünce Gücü
Altın Öğütler
Kuantum Teorisi Felsefe Ve Tanrı
Bilim Adamları
İlgi çekici yerler
Aborjİnler
Mısır'da Görülmesi Gereken 10 Yer
Nuh'un Gemisi
Türkler hakkında söylenenler
Break Dans Terimleri
Kont Drakula & Elizabeth Bathory
Laf Geldiğinde Oturtanlar
Sağlık
Kişilik Bozuklukları
Ziyaretçi defteri
Fatih Sultan Mehmet & İstanbul'un Fethi Üzerine
Mitoloji
Louvre Piramidi



 

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI


SOSYOPATLIK

 

 Sosyopatlar çocukluklarında yaşadıkları ilgi azlığı veya tacizlere bağlı olarak yetişkinliklerinde gerçek anlamda ‘vicdansız’ bireylere dönüşmüşlerdir.

Duygusal tepkiler olarak sergiledikleri davranışlar, ağlamalar, kendilerini acındırmalar, öfkelenmeler (vs.) aslında gerçek duyguların ifadesi değildir. Tiyatro oyunu sergiler gibi bu tepkileri dış dünyadan gözlemledikleri biçimiyle yinelerler. Gerçek anlamda başkaları için acıma, üzülme, sevgi veya şefkat duymaları mümkün değildir. Yalnızca kendi çıkarlarını düşünürler. Seçtikleri duygulu insanlara sadistik bir biçimde acı çektirirler ve bunu dışarıdan bakanlardan çok başarılı bir biçimde gizleyebilirler.

Aldatır, insan kullanır, asla pişmanlık duymaz!
Sosyopatlarda, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin ‘antisosyal kişilik bozukluğu’ için sıraladığı şu özellikler mevcut:

1. Sosyal kurallara uymakta başarısızlık.

2. Aldatmak, insanları kullanmak.

3. Planlı, programlı davranmayı başaramamak. Aklına geldiği gibi davranmak.

4. Saldırganlık, alınganlık.

5. Başkaları veya kendisinin güvenliğini umursamamak.

6. Sürekli bir biçimde sorumsuzca davranmak.

7. Birisini kırıp, incitip, kötü davranıp, hatta malını çaldıktan sonra hiçbir pişmanlık duymamak.

İyileştirilemez bir sendrom
Dr. Stout bu kriterlerden sadece üçünün bile bir kişinin sosyopat olarak tanımlanmasına yeteceğini belirtiyor. Ona göre sosyopatlık ‘iyileştirilemez’ bir sendrom, çünkü sosyopatlar asla sorunları olduğunu kabul etmiyor, vicdanları olmadığı için de pişmanlık duymuyorlar. Kurbanlarına başlangıçta çok sevimli ve ilgili davranıyorlar. Ağlarına düşürdükleri kişilerle yalanlarla dolu bir ilişki kurarak, asalak bir biçimde onları sömürüyorlar.

On üç kurala uyun, kurban olmaktan kendinizi koruyun!

Son derece karizmatik olan sosyopatlara karşı korunmak için Dr. Stout, şu on üç kuralı hatırlatıyor:

1. İlk kural, bazı insanların vicdanlarının olmadığı acı gerçeğini kabul edin.

2. Karşınızdaki kişinin rolü doktor, öğretmen, yönetici, anne-baba, hümanist (vs.) ne olursa olsun ona değil, kendi iç sesinize, sezgilerinize güvenin.

3. Yeni bir ilişkide ‘Üçler Kuralını’ harekete geçirin. Yalan, yanlış anlama veya sözünü yerine getirmeme söz konusu olduğunda, aynı şeyler üç kez yinelendiğinde durmayın, bir an önce o kişiden uzaklaşın. Verdiği sözü tutmayan, sorumluluğunu yerine getirmeyen insanlarla paranızı, işinizi, sevginizi veya sırlarınızı paylaşmayın.

4. Otoriteyi sorgulayın. Başkalarına zarar vermeye yönelik emirler karşısında siz kendi vicdanınızın sesini dinleyin. Körü körüne verilen emirlere itaat eden insanlardan olmayın.

5. İltifatlara güvenmeyin. Egonuzu okşayan hoş sözler iyi gelebilir, ancak karşılığında bir sosyopatın sizi çok rahat parmağında oynatabileceğinin bilincinde olun.

6. Gerekiyorsa saygı kavramını yeniden tanımlayın. Korku ile saygıyı birbirine karıştırmayın.

7. Sosyopatın oyununa katılmayın. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Siz de sosyopatın çekiciliği karşısında onu analiz etmeye, anlamaya çabalamayın.

8. Bir sosyopattan korunmanın en iyi yolu, ondan uzak durmak ve onunla hiçbir ilişkinizin olmamasıdır.

9. Kolaylıkla acıma duygusu hissediyorsanız, 'dikkat!'
, av olabilirsiniz. Her zaman kibar, sevecen, saygılı ve güler yüzlü olmak zorunda değilsiniz. Size devamlı kendisini acındıran birisi varsa, dikkat edin karşınızda sizi kullanmak isteyen bir sosyopat olabilir.

10. Giden gelmez unutmayın. Kaybettiklerinizi kabul edin. Bir noktada hesabı kesip yolunuza devam edin. Birisine yardım etmeyi gerçekten istiyorsanız, sizi kullananlara değil, hayır kurumlarına veya çevrenizdeki ihtiyaç sahiplerine yönelin.

11. Bir sosyopatın yaptığı bir istismarı, yalanı, sahtekârlığı, o ne kadar yalvarıp ağlasa da, asla örtbas etmeyi kabul etmeyin.

12. Ruh sağlığınızı koruyun. Vicdansız birisini hayatınıza almayın. Sizi kırmasına ve insanların kötü olduğunu düşündürmesine izin vermeyin.

13. Sizi kıran, inciten ve hayal kırıklığına uğratanlardan en iyi intikam alma yönteminin iyi ve mutlu bir biçimde yaşamınıza devam etmek olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

 

PSİKOPATLIK

 

Psikopatolojik suç düşüncesi, hastalıklı ruhsal yaşamın tezahürlerinin özel görünüş noktaları altında suçun mütalaa edilmesidir. Psikopatoloji kelimesi, ruhsal yaşam üzerine bütün hastalık ve anormallikleri kapsayıcı anlamda mütalaa edilmelidir. Psikopatolojik suç düşüncesi bu yüzden, suçu ruhi hastalıklar ve ruhsal anormallikler yanından anlamaya teşebbüs eder. Psikopat kavramı ile bedeni hastalığa dayanmayan anormal karakterli davranış anlaşılır.

    Psikopat suçlu, burada esas alınan dayanak noktasına göre, aynı zamanda öncelikle gerçek psikopat tiplerle sınırlanmalıdır, belirli kişilik tipleri ile özellikle Schneider’in on tipi ile ilgilidir. Suçlu psikopatların belirli gruplama içine sokulması kolay değildir. Suç politikasının önemli sorusu, psikopatlara ceza hukukunda nasıl muamele edileceğidir. Bu, ceza hukukunun tartışmasız en önemli problemlerine dâhildir.

    Alman psikiyatrisi Kurt Schneider, 1928’de yayınladığı “Psikopatolojik Kişilikler” kitabında, klinik tecrübesinden hareketle on psikopat tipi tasvir etti. Schneider, psikopat kişilikleri anormalliklerini çeken veya anormallikleri altında topluma çektiren, anormal kişilikler olarak tanımlanmıştı. Anormal kişilikler olarak psikopatların, kişilik anormallikleri dolayısıyla çok ya da az her yaşan durumda, bütün ilişkiler altında iç veya dış çatışmalara gelmek zorunda olduklarını da açıklamıştı. Schneider’e göre psikopatik kişilik gelişir. Bu gelişmeyi, bir yandan büyümenin bir ürünü ve doğan yapının yayılması ve diğer yandan geniş anlamda yaşananlar ve kader olarak anlamıştı. Yapı ve yaşanan çevre bu yüzden kişilik açılımı için önemlidir. Schneider, yapıdan, kişiliğin biraz birlikte aldığı, onun gelişimine biraz avans verilmişleri anlamıştı. Bu birlikte alınanlar veya avans verilenler psikopatlarda üstündürler. Şüphesiz anormallerde yapıya uygun olarak şekle sokulabilir olabilir. Schneider, psikopat kavramının anormal kişilikle değiştirilmesini önermiştir. Sonunda, psikopatı tıbbi teşhisin istismarına ve suçluyu psikopat olarak damgalamaya karşı uyarmıştır. Diğer bir psikopat tanımı, Amerikalı psikologlar William ve Joan McCord (1956) tarafından önerildi: “Psikopat, asosyal, saldırgan, yüksek heyecanlı bir kişidir; onda kusur duygusu hiç yoktur ya da az gelişmiştir ve devam eden duygu ilişkilerini diğer insanlarla bağlayarak yapmaya muktedir değildir.” McCord’lar psikopatı, nevrotikten ayırt eder; nevrotik, psikopatın tam aksine, korku ve kusur duygusunun baskısı altındadır, sevgi bağlantılarına girebilir ve düşmanlığın altında ezilir. Şüphesiz, duygularını dışa vuran bir nevrotiker, iç çatışmalarını sosyal sapıcı ve suçlu davranışlarla çözen kişiliktir. Psikopatdan fark duygularını dışa vuran nevrotiğin kronik iç çatışmalarını hissetmesi ve kusur duygusuna sahip olabilmesinde bulunur. Psikopat hiçbir kusur duygusu geliştiremez, çünkü o, mutad anlamda bir vicdana sahip değildir. Tekerrüre eğilimleri ile ayırt edilen suçluların en tehlikeli kısmı, esaslı olarak psikopatlardan çıkmaktadırlar.

    Psikopataloji, kriminolojide önemli rol oynamıştır. Özellikle mahkemelerdeki psikiyatrik bilirkişi uygulamasında kuvvetli bir ağırlık işgal eder. Yapısal psikopati, kalıtımsal yüke dayandırılır. Ruh, duygu, dürtü ve irade anormalliklerinde sonucu ortaya koyar. Suçlu psikopatolojisi, suçlu kişilikleri klinik hastalık durumlarının şekline göre analiz eder.

    Stumpfl, yaptığı araştırmada; bir defa suç işlemiş 166 failin 24’ü, yani %14,5’unun psikopatlığına karşılık; 195 mükerrir failin 140’ında, yüksek, zayıf veya kararsız olmak üzere %72’sinin psikopat olduğunu bulmuştu. Çoğu kararsız, soğuk veya yüksekti (hipertim). Onun araştırmaları özellikle esaslı olmuştu; psikopatlık sonucuna, mükerrirlik gerçeğinden değil, aksine ağır karakter bozukluklarından varıldığını kuvvetle vurgulamıştı.

    Benzer sonuçlar, Belçika ve Danimarka’da da ortaya çıktı. Freys araştırmalarında mükerrir suçluluğun, psikopatlık içinde temel bulduğunu ispata çalıştı. 160 araştırmada, 1936-1949 yıllarında Basel’de mahkûm olan gençlerdi. Onlardan %57,5 kesin psikopat ve %25’i sınır hallerdi. Bunlardan 75’i uzun süre takip edildi ve 10’u psikopatik ve hastalıklı idi. Kuşkusuz erken suçluluk, mükerrirlik ve psikopatlık arasında çok sıkı bir ilişki mevcuttur.

Psikopatlığın kalıtımsallığı, bugün de aile ve evlatlık çalışmalarıyla ispat edilmeye teşebbüs edilmektedir. (Fini Schulsinger 1977); aynı zamanda Kurt Schneider (1958), psikopatlığın ailevi ortaya çıktığına dair psikopatik bir yapının bir delili için değerlendirilemezliğine dikkat çekmiştir; çünkü suçlu ebeveyn ve akrabalarda suçlu çevrenin etkisi altında olarak  değerlendirilebilirler. Bu yüzden, psikopati, fizyolojik öğrenme özürlülüğü olarak mütalaa edilir.

    Kriminolojik psikopatolojiye birkaç önemli itiraz ileri sürülmüştür: Psikopatlık kesin olmayan bir tasvirdir. ABD’de cezaevinde bulunanlar içinde psikopatların oranı % 3’den % 45’e kadar ulaşmaktadır. Çeşitli araştırmalara göre, psikopatların oranı %40 ve %100 arasınsa ortaya çıkmaktadır. Nüfustaki psikopat oranı ise belli değildir. Psikopati tasvirinin açık olmaması, bu kavramın yüksek farklı taslaklara dayanmasına ve çok çeşitli tanımlanmasına dayanmaktadır. Psikopatlık kavramının anormal kişilik tasviri vasıtasıyla değiştirilmesi açıklık kazanmaz. Psikopatlık tasviri, bir yüksek sübjektif ve değersiz kılıcı değerlendirmedir. Bu kriminolojik araştırmalar içinde, mahkeme önündeki psikiyatrik bilirkişi uygulamaları gibi geçerlidir.

 

 

ANKSİYETE BOZUKLUĞU

 

Anksiyete nedir?

Kaygı, bunaltı ya da sıkıntı olarak da adlandırabileceğimiz anksiyete, herkes tarafından zaman zaman yaşanan korkuya benzer bir duygudur. Duygulanımda kaygı yönünde artış olduğunu ifade eder. Kişi bunu sanki kötü bir şey olacakmış gibi nedeni belirsiz bir endişe olarak algılar. Korku, dışarıdan gelebilecek kaynağı belli gerçek bir tehlike karşısında ruhsal ve bedensel olarak verilen bir tepki biçimidir. Böyle gerçek bir tehlike ile karşılaşan her insan şiddetli bir korku duygusuyla beraber bedensel tepkiler de gösterir. Örneğin kalbi hızla çarpmaya başlar, titrer, terler, gözbebekleri büyür, ürperir, tüyleri diken diken olur vb. Anksiyete, nedeni bilincimizde olmayan yani nedeni hakkında net bir bilgimizin olmadığı, içsel bir tehlike ya da tehdit karşısında gösterilen ruhsal bir tepkidir ve korkuda olduğu gibi bedensel belirtilerin eşlik ettiği bir durumdur. Anksiyete, çok hafif bir tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine kadar varan değişik yoğunluklarda yaşanabilir.


Anksiyete Bozukluğu nedir?

Anksiyete, herkes tarafından zaman zaman hissedilen bir duygulanımdır. Bu duygulanımla tanışmamış kimse yoktur. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi, çevreye uyum gösterebilmesi ve belirli görevleri yerine getirmesinde itici güç rolü oynaması bakımından bir dereceye kadar sağlıklı olan anksiyete, kişinin işlevselliğini bozmaya başladığı noktadan itibaren sorun olmaya başlar.
• Kişinin mesleki ve ailevi yaşantısını etkilemeye başlamışsa
• Kişilerarası ilişkilerinde zorluklar oluşturuyorsa
• Gün içinde çok sık karşısına çıkıyor ve gününün büyük bir bölümünü kapsıyorsa
• Bu duygulanımını kontrol edemiyor ve başa çıkamıyorsa
• En az 6 aydır bu durumu yaşıyorsa
Sorunun psikiyatrik (Anksiyete Bozukluğu) olma olasılığı yüksektir.

Önemli Not: Unutulmaması gereken şey Anksiyete Bozuklukları teriminin, psikiyatride sadece belirli bir grup rahatsızlığı tanımlamak için kullanılan bir tanı grubunu belirttiğidir. Psikiyatride bunun gibi birçok tanı grubu vardır. Ve bazen yakınma ve belirtiler birbirine çok yakın olduğundan başka tür rahatsızlıklarda da benzer belirtiler görülebilir. Ayırım ancak bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılabilir.

Başka ne gibi belirtiler görülür?

• Huzursuzluk, gerginlik, tedirginlik
• Sıkıntı, daralma
• Çabuk yorulma
• Dikkatini toplayamama ve bir konu üzerine yoğunlaşamama
• Uyku bozuklukları
• Kolay irkilme, tetikte olma
Ayrıca:
• Baş ağrısı, baş dönmesi, başta uyuşma ve sersemlik hissi
• Kulaklarda uğuldama, çınlama
• Görme bulanıklıkları
• Ağız kuruması
• Kalp çarpıntısı
• Nefes darlığı, sık soluk alıp verme ihtiyacı
• Göğüste basınç, ağrı duyumları
• Kaslarda sızlama ve ağrılar
• Midede şişkinlik, hazımsızlık, yanma ve ağrılar, bulantı ve kusmalar
• Barsak hareketlerinde düzensizlik, aşırı gaz
• Sık idrara çıkma

Çeşitleri var mıdır?

Psikiyatride, temel belirtisinin anksiyete olduğu bir grup rahatsızlık Anksiyete Bozuklukları tanı kümesi altında toplanmıştır (Ayrıca bkz: Önemli Not) . Bu rahatsızlıklar:
Panik Bozukluğu (Agorafobi ile birlikte- Agorafobi olmadan)
Panik Bozukluğu Öyküsü Olmadan Agorafobi
Özgül Fobi
Sosyal Fobi
Obsesif-Kompulsif (Takıntılı-Zorlantılı) Bozukluk
Travma (Örselenme) Sonrası Stres Bozukluğu
Akut Stres Bozukluğu
Yaygın Anksiyete Bozukluğu’dur.

Anksiyete Bozuklukları kimlerde görülür?

Anksiyete Bozuklukları, her 100 kişinin yaklaşık 30’unda yaşamlarının bir döneminde ortaya çıkabilir.
Kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülür.
Her yaşta ortaya çıkabilir.

Ne yapmalı?

Fiziksel belirtilerin yoğun olarak görülmesi sonucu, kişilerin ilk başvurdukları yerler genellikle acil servisler ya da dahiliye poliklinikleri olmaktadır. Anksiyete Bozukluğu olan birçok kişi yaşadığı fiziksel belirtilerin tedavisi için çoğunlukla dahiliye uzmanlarına, kardiyologlara, gastroenterologlara, göğüs hastalıkları uzmanlarına, nörologlara vb. başvurmaktadırlar.

Elbette birçok fiziksel / organik hastalık anksiyeteye ya da anksiyeteye benzer belirtilere neden olabilir. Bu nedenle diğer tıbbi nedenlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekir. Ayrıca çok sık ve fazla kullanılan alkol ve bağımlılık yapıcı maddelerin de benzer bir duruma yol açtığı bilinmektedir.
Gerekli tetkikler yapılıp fiziksel / organik bir neden bulunmadığında, soruna anksiyetenin neden olabileceği unutulmamalıdır. Yapılan tetkiklerin sonucunda belirgin bir tıbbi hastalık bulunmamasına ve doktorların belirtmelerine karşın kişileri, bazen yaşadıklarının psikolojik bir nedene dayandığına ikna etmek oldukça zordur.
Belirtilerin anksiyeteyle ilişkisi olduğu gözlemlendiğinde ve sorunun psikolojik olabileceği düşünüldüğünde yapılması gereken şey bir psikiyatri uzmanına başvurmaktır.
Anksiyete bozuklukları psikoterapi ve / ya da ilaç tedavisi ile düzelebilir.
İlaç tedavisi, en az 6 ay ya da daha uzun sürebilecek bir tedavidir.

 

ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 

Aşağıdakilerden en az 3′unun varlığı ile birlikte, 15 yasından beri suren başkalarının haklarını saymayıp, diğerlerinin haklarına saldırı ile kendini gösteren kişilik bozukluğudur.

1-Tutuklanmasına yol açacak davranışlarda ısrar ile kendini gösteren yasalara uygun, sosyal davranışlara uyamama
2-Devamlı olarak yalan söyleme, farklı takma adlar kullanma, zevk ya da kişisel çıkarı için başkalarını aldatma gibi dürüst olmayan davranışlar
3-Aniden sonucunu düşünmeden yapılan davranışlar, gelecek için planlar yapmama
4-Tekrarlayıcı kavga, dövüş, saldırılar ile birlikte öfkelilik hali
5-Kendisi, yakınları ya da başkasının güvenliği ile ilgili umursamazlık hali.
6-Bir isi yürütememe veya parasal sorumluluklarını yerine getirmeme ile giden sürekli bir soru suçluk durumu
7-Başkasına zarar vermiş, fena davranmış birseller çalmış olmasına rağmen duruma ilgisiz kalıp, kendini hakli göstermeye calisi k ve bundan vicdan azabı duymamak.

—Kişinin en az18 yasında olması ve 15 yas öncesi davranım bozukluğu belirtileri göstermeye başlamış olması gerekmektedir.

Rahatsızlığın olusunda rol alan etkenler:
Ani dürtüsel hareketler ve saldırgan davranışların beyindeki anormal serotonin işlevi nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Bu kişilerin genetik yatkınlık durumları olmasa bile, erken çocukluk dönemlerinde anne- babanın maddi ya da manevi yokluğu, ebeveynin cezalandırıcı, aşağılayıcı tavırlar sergilemesi.

Rahatsızlık psikopati ve sosyopati olarak da bilinmektedir. Hastada 15 yas öncesinde davranım bozukluğu belirtileri vardır. (insan ya da hayvanlara yönelik saldırganlık, mala zarar verme, başkalarına ait şeyleri çalma ve sahtekârlıklar yapma(ev-okuldan kaçma, hırsızlık) ve kuralları, disiplini önemli derecede bozma) Bu davranışlar sürekli kendini göstermektedir. Bu kişiler yasadışı isler peşinde koşarlar. Başkalarının düşünceleri onlar için önemli değildir.

Toplumda görülme oranı:
Erkeklerde % 3,kadınlarda % 1 oranında görülmektedir. Madde kullanımı nedeniyle yataklı tedavi görülen kurumlar ve adli mekânlar ya da cezaevlerinde daha yüksek oranda görülmektedir. Çoklukla yalan söyler, çevrelerindekileri aldatır, çıkar elde etmek ya da sadece zevk almak için başkalarını kullanır ya da yanıltırlar. Öfkelerine hakim olamayıp, kavga ederler,esleri, çocukları, ana- babalarını döverler. Ana-baba olmanın gereklerini yerine getiremez, düzenli, sakin bir aile hayati oluşturamazlar. Tehlike oluşturacak etkinliklere atılırlar (hızlı ve zikzaklar yaparak araba kullanma, alkollü araç kullanımı, tekrarlayan kazalar yapma gibi ).

Farklı ve zararlı cinsel ilişkiler ve alkol-madde kullanımı görülebilir. Sorumluluklarını yerine getirmedikleri için isten atılmaları, işverenle tartışmaları fazladır. Herkes gibi düzenli ve doğru yoldan yasayamazlar. Çok is değiştirirler. Yokluk içinde kalıp, sokaklarda yatabilirler. Askerlikleri aldıkları cezalar nedeniyle uzar, uzun sureli hava değişimi raporları alırlar. Yaptıklarından pişman olmazlar. Kibirli bir görünüm sergilerler.

Kimlerde daha çok rastlanmaktadır?
Genellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve kırsal kökenli kişilerde görülmektedir.

Hastalığın seyri:
Eğer kişi yapılan eylemler sonucu ya da kötü yasam koşulları sonrası ölmezse, rahatsızlık 40 yas sonrasında etkinliğini azaltabilir.

Ailesel yatkınlık:
Bu bozukluk hastanın 1. derece akrabalarında genel topluma göre daha çok görülmektedir. Ayrıca bu kişilerin akrabalarında somatizasyon bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu da yüksek düzeydedir. Sebepleri:

Çocuklukta dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ileri dönemde görülme riski yüksektir.

 

 

ANTİ SOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 

Aşağıdakilerden en az 3′unun varlığı ile birlikte, 15 yasından beri suren başkalarının haklarını saymayıp, diğerlerinin haklarına saldırı ile kendini gösteren kişilik bozukluğudur.

1-Tutuklanmasına yol açacak davranışlarda ısrar ile kendini gösteren yasalara uygun, sosyal davranışlara uyamama
2-Devamlı olarak yalan söyleme, farklı takma adlar kullanma, zevk ya da kişisel çıkarı için başkalarını aldatma gibi dürüst olmayan davranışlar
3-Aniden sonucunu düşünmeden yapılan davranışlar, gelecek için planlar yapmama
4-Tekrarlayıcı kavga, dövüş, saldırılar ile birlikte öfkelilik hali
5-Kendisi, yakınları ya da başkasının güvenliği ile ilgili umursamazlık hali.
6-Bir isi yürütememe veya parasal sorumluluklarını yerine getirmeme ile giden sürekli bir soru suçluk durumu
7-Başkasına zarar vermiş, fena davranmış birseller çalmış olmasına rağmen duruma ilgisiz kalıp, kendini hakli göstermeye calisi k ve bundan vicdan azabı duymamak.

-Kişinin en az18 yasında olması ve 15 yas öncesi davranım bozukluğu belirtileri göstermeye başlamış olması gerekmektedir.

Rahatsızlığın olusunda rol alan etkenler:
Ani dürtüsel hareketler ve saldırgan davranışların beyindeki anormal serotonin işlevi nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Bu kişilerin genetik yatkınlık durumları olmasa bile, erken çocukluk dönemlerinde anne- babanın maddi ya da manevi yokluğu, ebeveynin cezalandırıcı, aşağılayıcı tavırlar sergilemesi.

Rahatsızlık psikopati ve sosyopati olarak da bilinmektedir. Hastada 15 yas öncesinde davranım bozukluğu belirtileri vardır. (insan ya da hayvanlara yönelik saldırganlık, mala zarar verme, başkalarına ait şeyleri çalma ve sahtekârlıklar yapma(ev-okuldan kaçma, hırsızlık) ve kuralları, disiplini önemli derecede bozma) Bu davranışlar sürekli kendini göstermektedir. Bu kişiler yasadışı isler peşinde koşarlar. Başkalarının düşünceleri onlar için önemli değildir.

Toplumda görülme oranı:
Erkeklerde % 3,kadınlarda % 1 oranında görülmektedir. Madde kullanımı nedeniyle yataklı tedavi görülen kurumlar ve adli mekânlar ya da cezaevlerinde daha yüksek oranda görülmektedir. Çoklukla yalan söyler, çevrelerindekileri aldatır, çıkar elde etmek ya da sadece zevk almak için başkalarını kullanır ya da yanıltırlar. Öfkelerine hâkim olamayıp, kavga ederler, esleri, çocukları, ana- babalarını döverler. Ana-baba olmanın gereklerini yerine getiremez, düzenli, sakin bir aile hayati oluşturamazlar. Tehlike oluşturacak etkinliklere atılırlar (hızlı ve zikzaklar yaparak araba kullanma, alkollü araç kullanımı, tekrarlayan kazalar yapma gibi ).

Farklı ve zararlı cinsel ilişkiler ve alkol-madde kullanımı görülebilir. Sorumluluklarını yerine getirmedikleri için isten atılmaları, işverenle tartışmaları fazladır. Herkes gibi düzenli ve doğru yoldan yasayamazlar. Çok is değiştirirler. Yokluk içinde kalıp, sokaklarda yatabilirler. Askerlikleri aldıkları cezalar nedeniyle uzar, uzun sureli hava değişimi raporları alırlar. Yaptıklarından pişman olmazlar. Kibirli bir görünüm sergilerler.

Kimlerde daha çok rastlanmaktadır?
Genellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve kırsal kökenli kişilerde görülmektedir.

Hastalığın seyri:
Eğer kişi yapılan eylemler sonucu ya da kotu yasam koşulları sonrası ölmezse, rahatsızlık 40 yas sonrasında etkinliğini azaltabilir.

Ailesel yatkınlık:
Bu bozukluk hastanın 1. derece akrabalarında genel topluma göre daha çok görülmektedir. Ayrıca bu kişilerin akrabalarında somatizasyon bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu da yüksek düzeydedir. Sebepleri:

Çocuklukta dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ileri dönemde görülme riski yüksektir.

 

 

Bağımlı kişilik bozukluğu

 

Aşağıdaki belirtilerden en az beşinin varlığı ile birlikte, erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan, uysal, adeta başkalarının kuyruğu gibi olmaya ve insanların kendisini terk edeceği korkusuna neden olacak şekilde aşırı düzeyde başkalarının varlığına ihtiyaç duyma ile seyreden kişilik bozukluğu durumudur.

1-Başka kişilerden fikir, öneri, destek almadığında ufak şeylerde bile karar vermekte zorlanma

2-Hayatin pek çok farklı alanlarında sorumluluk sahibi olmak ve bunları gerçekleştirmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duyarlar.

3-Diğerleriyle ayni doğrultuda düşünmese bile onların tepkilerini çekerim ya da dostluklarını yitiririm diye farklı görüşte olduğunu ifade edememe

4-Planlarını hayata geçirme ya da kendine karsı güvensizliğinden bir isi kendi basına gerçekleştirmekte güçlük hissetme.

5-Etrafındakilerin yanında olup, kendine destek vermesi için, akla gelmeyecek ve uygunsuz şeyleri bile yapmaya çalışmak.

6-Kendi basına bir şeyler yapamayacağı, kendini idare edemeyeceği seklindeki yoğun endişeleri nedeniyle, yalnız basına kaldığında kendini çaresiz, huzursuz ya da rahatsız hisseder.

7-Kendini güvende ve rahat hissettiği, yakın bir arkadaşlık, ahbaplık, dostluk ilişkisi herhangi bir nedenle bittiğinde, hemen kendine bakim ve destek sağlayacak başka birilerini aramaya baslar.

8-Kafası kendi basına, yapayalnız ve yardımsız bir durumda bırakılacağı seklinde yoğun endişeler ile doludur.

En ufak kararları ve seçimlerini bile başkalarına danışmadan alamazlar ( yiyip içecekleri şeyler, giyecekleri giysiler gibi her konuda ) Pasif kalmaya eğilimlidirler. Sorumluluk almak,, birsele başlamak, herhangi bir aktivitede rol almak için başkalarının destek ve yardımını isterler.

Kararları konusunda es, anne-baba ve dostlarının küçük çocuğu gibi hareket edip, bağımlı hissederler, kendi kararlarını onların vermelerini isterler. Onların istek ve davranışlarına kendilerinden uzaklaşabilecekleri endişeleriyle karsı gelemez, tepki gösteremez, kızamazlar. Bağlantıyı korumak için aşırı tavizler verirler. Bu uğurda sözel, fiziksel, cinsel tacizlere boyun eğebilirler. Çevrelerinde isleri kendilerinden iyi yapacak başkalarının olduğu düşüncesi ile ise başlamayıp, beklemeyi yeğlerler. Dışarıya kendilerini aciz, beceriksiz, güçsüz, yetersiz olarak sunarlar. Başka bir kişinin sorumluluğu ve etkisi altındayken ise yeterli bir çalışma gösterebilirler. Yalnızca tek kalmamak için önemli gördükleri kişilerin yanından ayrılmazlar, onları izlerler.

Çoğunlukla kötümser bir bakış acısına sahiptirler. Kendi özellikleri, varlıkları ya da becerilerini değersiz görmeye meyillidirler. Kendilerine hakaret anlamında aşağılayıcı yönde kendilerini yargılarlar. En ufak bir olumsuzluğu, eleştiriyi temel alarak bu düşüncelerini desteklemeye çalışırlar. Karar aşamalarında huzursuz, tedirgin, sinirli hissederler. Çevresel ilişkileri bağımlı oldukları az sayıda kişi ile kısıtlıdır.

Beraberinde görülen bozukluklar arasında depresif bozukluklar, uyum bozuklukları, yaygın anksiyete bozukluğu, kişilik bozuklukları ( özellikle sınırda, çekingen ve histrionik k.b.) gelmektedir.

Öz bildirim ölçeği verilerek yapılan bir araştırma sonuçlarına göre % 15 oranında bu rahatsızlığa rastlanmıştır. Kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha çok tanı konmaktadır. Ailenin en küçük çocuğunda rastlanma olasılığının daha çok olduğu gözlenmiştir.

Oluş sebepleri:
Aşırı müdahaleci, evhamlı anne- babanın çocuğun bağımsız ve hakkini arayan davranışlarını eleştirici ve cezalandırıcı bir şekilde baskılamaları ile oluştuğu düşünülmektedir. Çocuk sonraları özgürlüğün ailesinin sevgi ve desteğini kaybetmeye yol açacağını düşünmekte ve onlara yapışmaktadır. Gene ayni şekilde annenin aşırı kollayıcılığı da bu duruma zemin hazırlamaktadır. Bağımlı kişilik uzun sureli vücutsal hastalıklar ve çocuklukta sevgi eksikliği yasayanlarda da belirgin olarak fazla görülmektedir. Bu kişilerin aile yapılarında duyguların ifade edilişi kısıtlıdır ve çocuk üzerinde yüksek düzeyde kontrol bulunmaktadır.

Tedaviye gerilim, depresif ve vücutsal yakınmalar ile başvururlar. Bireysel terapiden fayda görürler.

 

Borderline (Sınırda) kişilik bozukluğu

 

 

Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile birlikte, genç erişkinlik döneminde başlayan , kişilerle olan ilişkilerde, kendilik algısında ve duygulanımda tutarsızlıklar ve ani dürtüsel davranışlarla karakterize bir durumdur.

1-Gerçek ya da varsayılabilecek, olası bir terk edilmeyi önlemek için çılgınca çaba harcamak.

2-Karsısındakileri aşırı büyütüp, göklere çıkarma ve aşırı değersizleştirip, gözden düşürerek, yerin dibine sokma gibi başkalarına aşırı değer. değersizlik verme ile giden tutarsız ilişkiler

3-Kimlik karmaşası denilen kendini algılayışında, arkadaşlık, cinsel durum ya da önem verilen kültürel- ahlaki değer anlayışında değişkenlikler

4-Kendine zarar verme olasılığı fazla olan ,2 ya da daha çok durumda sonunu düşünmeden, aniden yapılan eylemler (aniden çok para harcama, madde kullanımı,hızlı ve tehlikeli araç kullanma, birden aşırı yemek yeme, önceden düşünülmeyen uygunsuz cinsel davranışlar) .

5-Tekrarlayan bir şekilde intihar girişimleri, intihar tehditleri, kendi kendine zarar verme (bıçak, jilet vs. ile kendi cildini kesme, sigara ile yakma, kafasını, yumruğunu sert yerlere vurma gibi)

6-Duygu durumunda aşırı tepkililiğe bağlı olarak sürekli duygusal değişkenlik hali (saatler içinde değişen surelerde birbirini izleyen öfkelilik, üzüntü, kaygı, sevinç dönemleri)

7-Kişinin kendisini sürekli olarak boşlukta hissetmesi.

8-Öfkeye hakim olamama (kavga etme, yüksek sesle hakaret, çiğlik atma eşya kırma gibi).

9-Stresle ilişkili gelip geçici kendine kötülük yapılacağı düşünceleri ya da dissosiyatif belirtiler

Rahatsızlığın asal özelliği karşılıklı birebir ilişkilerde, kendilik algısı (kendine bakış, kendini kabul ediş ve kendini sergileyiş) ve duygulanımda tutarsızlık ile ilişkileri etkileyebilen ani hesapsız davranışlardır.

Bu kişilerde sürekli bir ayrılık ve reddedilme fikri yaşandığı için bu gibi bir durumun izlenimi edinildiğinde duygulanım, kendilik hissi ve davranışlarda önemli farklılıklar yaşanır.Ayrılık ya da planlananların oluşmaması durumlarında yoğun öfke ve diğer belirtiler yaşanır. Yalnız baslarına olmaya dayanamaz ve birilerinin varlığına gereksinim duyarlar. Bu yalnızlığı önlemek için intihara yeltenebilirler.

Birebir ilişkilerinde özellikle karsı cinsten kişilere sürekli bağlanma, onları bir eski yunan tanrı ya da tanrıçaları gibi görüp yüceltirler. İlişkilerine çok büyük iddia ve hedeflerle baslar, gerektiğinden fazla özel hayatlarını paylaşır, karşılığında aynisini beklediklerinden duş kırıklığına uğrarlar.Bu kez onları daha önce oturttukları tahtlarından indirip gözlerinden düşürürler. Bu nedenle arkadaşlıkları gelip geçici ve fırtınalı bir seyir izler.

Hedefleri, inandıkları değerler, arkadaş yapıları, cinsel eğilimleri, benimsedikleri görüşler ,mesleki heves ve amaçları değişkendir.

Devamlı olarak kendilerini boşlukta hissettikleri için uğraşıp, oyalanacak bir şeyler arıyor gibidirler. Karsı taraftan beklediklerini bulamadıklarında öfkelerini sergiler, sonrasında bundan dolayı suçluluk, pişmanlık, utanç duyguları yasar ve kendilerini değersiz , zayıf, kotu hissederler.

Bu kişiler için” insanin kendi kendine ettiğini 7 mahalleli etmez “sözü çok uygun düşer.Kendilerine maddi ve manevi acıdan zarar verir, başladıklarını bitiremezler, “yüzüp kuyruğuna gelseler bile”.

Yoğun stresli dönemlerde halusinasyon dediğimiz varolmayan ses,görüntü vs. gibi algılar,kendi vücuduna ve çevreye yabancılaşma görülebilmektedir.

Kendileri yada çevreye yabancılaşma yasayabilirler. Kişisel ilişkilerinden ziyade kendilerini terletmeyeceklerini ve gerekli karşılığı alabileceklerini düşündükleri sanal şeyler, cansız nesneler, ya da hayvanlar üzerinden doyum sağlamaya çalışıp, kendilerine güvenli bir liman oluşturabilirler.

Eğitim ve evlilik hayatları fırtınalı bir denizde filikayla yolculuk gibidir. Ayrılık,boşanma ve tekrar bir araya gelmeler görülebilir.

Eşlik eden bozukluklar:
-Depresyon ve distimi
-Alkol-madde kullanım bozuklukları
-Yeme bozuklukları
-Travma sonrası stres bozukluğu
-Dissosiyatif kimlik bozukluğu
-Diğer kişilik boz.

Toplumda görülme oranı:

Genel nüfus içinde % 2-3 oranında görülmektedir. Araştırmalara göre hastanede yatanlar arasında %19 ; ayaktan tedaviyi sürdürenler arasında % 11 oranında olduğu gözlenmiştir.

Rahatsızlığın cinsiyet- kalıtım özellikleri :
Toplum geneli ile karşılaştırıldığında rahatsızlık gösterenlerin 1. derece yakınlarında beş kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır.Ailede madde bağımlılığı ,antisosyal k.b. ve depresif bozukluklara karsı da daha yüksek bir risk vardır.

Rahatsızlığın oluş sebepleri:
Rahatsızlıktaki merkezi serotonin işlevindeki azalmanın öfkeli ve dürtüsel davranışlarla ilişkili olabileceği düşünülmüştür.

Bir başka görüşe göre de çocuk gelişmesinde 1,5-2,5 yas arası donemde çocuğun ayrılma ve kendi basına davranışlar sergileyebilme çabalarına annelerinden gelen cezalandırıcı tavırların şiddetli ayrılık korkularına yol açtığı öne sürülmüştür.

Gene benzer bir görüşe göre çocuk- ebeveyn ilişkisinin erken dönemlerindeki bozukluklar ( çocuğun yeterli dikkate alınmayıp, hislerini ve davranışlarını gözardı etmek çocukta uygun, olumlu ve sabit bir benlik hissi oluşmasını önleyecek ,sürekli desteğe gereksinim duyacaktır. Ailede duygusal paylaşımın olmaması , aile içi yoğun çatışmalar, küçük yaslarda ana-baba kaybı, ayrılığı, çocuğun yasadığı fiziksel ve cinsel tacizler rahatsızlığa eğilim oluşturur.

Ailesel özellikleri:
Bu kişilerin ailelerinde erken donemde ebeveyn kaybı,travma tik ayrılmalar ya da her ikisi yüksek oranda bulunmaktadır.
Genellikle her iki ebeveynde de belirgin bir şekilde psikiyatrik sorun vardır. Annelerde karasızlık ve depresyon gözlenirken;babalar ya meydanda yoktur ya da karakter itibariyle yoktur yada bozuktur.
Aileler saldırgan davranışlar, alkolizm, fiziksel ya da cinsel tacizler (ki bunlar hastaya da uygulanmıştır) nedeniyle yıpranmış veya parçalanmıştır. Rahatsızlık boşanmış ya da evlatlık verilmiş ailelerde daha fazla saptanmıştır.

Hastalığın sureci:
Rahatsızlık gençlik donemi öncesinde konuya dikkat verememe, öğrenme güçlükleri ve toplumsal çekilme, sosyal ortamlardan soğukluk ile kendini göstermektedir. Gençlik döneminde tüm yakınmalar başlamakta, yari sayıda vaka ise 40′larından sonra düzenli bir cevre ve is hayatına kavuşabilmektedir. Bununla birlikte çoğu eğitimini tamamlayamamakta, islerini kaybedip, evliliklerini ya da birlikteliklerini sürdürememektedir.
Rahatsızlıkta intihar tehditleri önemsenmelidir. Bu grup hastalarda % 8-10 oranında intihar sonucu olum görülmektedir.

Tedavi:
Bu kişilerin uzun sureli bireysel psikoterapiden faydalanırlar Bireysel terapide bilişsel- davranışçı terapi yanında duygulanım dalgalanmaları ve ani dürtüsel davranışlar için ilaç tedavileri uygulanabilmekte, intihar eğiliminin olduğu yoğun gerilim dönemlerinde kısa sureli hastanede yataklı tedavi uygun olmaktadır. Kişiler grup terapisinden faydalanabilmektedirler.

Çekingen kişilik bozukluğu

 

Aşağıdaki belirtilerden en az dördünün varlığı ile birlikte erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan yetersizlik duyguları, sosyal acıdan kendini geri çekme ve başkalarınca olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlı olma, fazla incinme ile seyreden bir kişilik bozukludur.

1-Başkaları tarafından kabul görmeme, küçümsenme, eleştirilme, dışlanma endişeleriyle sosyal ilişki gerektiren islerden uzak durma
2-Sevilip, sayıldığına kesin inanmadıkça başkalarıyla iletişim kurmak,görüşmek istemez

3-Hafife alınıp, dalga geçileceği endişesi ile yakın ilişkilerde rahat davranamaz,bu ilişkilerde tutukluk yasayıp, kendini ve sahip olduklarını ortaya koyamaz

4-Başkalarının da bulunduğu iletişim gereken ortamlarda düşünce içerikleri yoğun bir şekilde eleştirilme, dışlanma düşünceleri ile kaplanmıştır

5-Hissettikleri yetersizlik duyguları nedeniyle, daha önce karsılaşmadıkları kişilerle ayni ortamda bulunduklarında istedikleri gibi hareket edememelerine, konuşma ve davranışlarında kısıtlılık hissetmelerine yol acar.

6-Kişiler kendilerini sosyal acıdan yeteneksiz, renksiz, etkisiz ,zayıf veya diğer kişilere göre daha değersiz bireyler olarak görürler.

7-Küçük düşüp, mahcup olacakları seklindeki düşünce yapıları nedeniyle kendi baslarına bireysel girişimlerde bulunamaz ve yeni aktivitelere başlamak ya da başkalarına katılmak istemezler.

Bu kişiler yeni sorumluluk ve dolay isiyle eleştiri alma olasılığı, odak noktası olma,üstlerle daha çok ilişki kurma ve inisiyatif kullanma durumları nedeniyle islerinde daha üst konumlara yükselme tekliflerini reddedebilirler. Başkaları hakkında başlangıçta “beni eleştirir, beni aralarına almazlar” diye düşündüklerinden yeni ilişkilere girmekten kaçınırlar. Kendilerinden bahsetmekte, iç dünyalarını açmaları konusunda yanlış anlaşılma ve reddedilme endişeleri nedeniyle zorluk yasarlar.

Utangaç,ürkek, yalnız, kendini gizlemeye çalışan, sesi soluğu çıkmayan, kendini frenleyen kişilerdir.Olağan şeylerden bile bir çok tehlikenin oluşabileceğini düşünüp, hayatlarını alıştıkları ortam ve kişilerle geçirmeye çalışır, “kozaları içinde yasamaya çalışırlar”. Korkulu ,endişeli ve diken üzerinde gibi olan davranışları başkalarınca alay konusu olabilir. Başkalarına kıyasla toplumdan uzak yasamayı yeğlerler, bu nedenle tanıyanları azdır ve iletişimleri de az olduğundan yeterli destek bulamazlar. Buna rağmen sevgi,saygı, yakınlık görmek ister, mükemmel ilişki hayalleri ile yasarlar.

Beraber görülen bozukluklar:
-Sosyal fobi
-Depresif bozukluklar
-Diğer kişilik bozuklukları (borderline , paranoid, sizoid, sizotipal k.b.)

Toplumda %0.5-1 oranında görülmektedir. Çocukluk yaslarında utangaç, yabancılar arasına çıkamayan, yeni durumlar karsısında endişe edip, gerileyen, oyunlara katılmakta isteksiz ya da pasif kalan çocuklardır. Yıllar geçip, ilişki gereği arttıkça daha çok çekingenlikleri ortaya çıkar.

 

Çoğul kişilik (Dissosiyatif) bozukluğu

 

 

Süregiden (kronik) bir disosiyatif bozukluktur. Kişide iki veya fazla kimlik ya da kişilik durumu vardır. Her kişilik kendi içinde oldukça süreklilik gösteren bir çevre ve benlik algısı, ilişki kurma ve düşünce biçimine sahiptir. En az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetimi altında tutar. Önemli kişisel bilgileri unutma, sıradan unutkanlıkla açıklanamayacak ölçüdedir. Hemen %100′ü çocuklukta travmatik olay yaşamıştır (en sık fiziksel ve cinsel kötüye kullanım, özellikle de ensest). Ayrıca bu bozukluğa eğilim, çevre etkenleri ve destek yokluğu da hesaba katılmalıdır.

Sıklıkla yanlış tanılarla izlenirler. Bir kişilikten diğerine geçiş ani ve dramatiktir. Kişilikler birbirinden haberli olmayabilirler (amnezi), haberdar kişilikler birbirini arkadaş, eş veya rakip/düşman olarak görebilir.

Tedavide en etkili yaklaşımlar hipnoz veya ilaç destekli görüşmelerle kendini tanımaya yönelik psikoterapidir. Antipsikotik ilaçlar kullanılmaz. Düzelme aşamasında çoğunlukla travma sonrası stres bozukluğu belirtileri çıkar ve antidepresan veya sakinleştiriciler gerekebilir.Süregiden (kronik) bir disosiyatif bozukluktur. Kişide iki veya fazla kimlik ya da kişilik durumu vardır. Her kişilik kendi içinde oldukça süreklilik gösteren bir çevre ve benlik algısı, ilişki kurma ve düşünce biçimine sahiptir. Kişiliklerin en az ikisi kişinin davranışlarını zaman zaman denetimi altında tutar. Önemli kişisel bilgileri unutma, sıradan unutkanlıkla açıklanamayacak ölçüdedir. Hemen %100′ü çocuklukta travmatik olay yaşamıştır (en sık fiziksel ve cinsel kötüye kullanım, özellikle de ensest). Ayrıca bu bozukluğa eğilim, çevre etkenleri ve destek yokluğu da hesaba katılmalıdır.

Sıklıkla yanlış tanılarla izlenirler. Bir kişilikten diğerine geçiş ani ve dramatiktir. Kişilikler birbirinden haberli olmayabilirler (amnezi), haberdar kişilikler birbirini arkadaş, eş veya rakip/düşman olarak görebilir.

Tedavide en etkili yaklaşımlar hipnoz veya ilaç destekli görüşmelerle kendini tanımaya yönelik psikoterapidir. Antipsikotik ilaçlar kullanılmaz. Düzelme aşamasında çoğunlukla travma sonrası stres bozukluğu belirtileri çıkar ve antidepresan veya sakinleştiriciler gerekebilir.

 

 Histrionik kişilik bozukluğu

 

 

Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile ,erişkinliğin erken evrelerinde başlayan ,aşırı duygusallık ve sürekli kendisiyle ilgilenilmesi cabası ile devam eden bir bozukluktur.

1-Çevrenin ilgi odağı olmadığı hallerde rahatsızlık duyar.

2-Karsısındakilerle ilişkileri çoğunlukla uygun olmayan bir şekilde cinsel yönden tahrik edici ve bastan çıkarıcı davranışlar seklindedir.

3-Duyguları yüzeysel ve çok hızlı şekilde değişkendir.

4-Etrafın ve karsısındakinin ilgisini kendisine çekmek için devamlı olarak fiziksel görünümünü kullanır.

5-Etrafındakileri olağandışı bir şekilde etkilemeyi amaçlayan ama içeriği kuvvetli olmayan ,ayrıntısız bir konuşma sekli.

6-Gösteriş yapmayı amaçlayan yapmacık, sahte, kendisi gibi olmayan davranışlar ve duygularını aşırı abartma halleri

7-Kolayca başkalarının konuşmalarından ya da olaylardan etkilenir, telkine yatkındır.

8- İlişkilerin normalden çok daha fazla yakın ve fazla içli-dişli olmasını ister.

Çevrelerinin ilgilerini üzerlerinde hissetmedikleri durumlarda kıymetlerinin anlaşılmadığını düşünür ve bunu ifade ederler. Çoğunlukla bir tiyatro eseri sergiler gibi konuşma ve tavırlar içindedirler. Yeni karsılaştıkları kişilerle kırk yıllık dost gibi “can ciğer kuzu sarması” haline gelir, onlara kur yapar konuma gelebilirler. Sürekli bir bohem ,dolce vita hayat, ağustos böceği hayati peşindedirler. İlgi odağı olamadıklarında, çevredekilerin ilgisine odaklanmak için, olmamış olaylar , sahte hatıralardan bahsedip, gösteri amaçlı davranışlar sergilerler.

Üst baslarına, takı ve aksesuarlara gereğinden çok zaman, emek ve para sarf ederler. Elbise dolapları giymedikleri eşyalarla doludur. Diş görünümlerine yönelik iltifat bekler, bu konuda aksi yönde sözlere tahammül edemezler. Hislerini abartılı bir şekilde toplum içinde sergilediklerinden yakınlarını utandırabilirler (ağlama, öfke nöbetleri, aşırı çocuksu sevinç ifadeleri). Bu duygulanım hali çok uzun sürmediğinden çevrelerince yadırganır. Kişilere fazla güvenir, söylenenlere inanır ve kabul eder, başkaldırmazlar .Romantik hayallerle yasayan kişilerdir.

Karsı cinsten arkadaşlarını duygu sömürüleri yaparak ya da cinsel çekiciliklerini kullanarak elleri altında tutmaya çalışırlar. Sürekli ilgi beklentileri ve yaklaşım tarzları nedeniyle çevreleri tarafından yanlış anlaşılıp, terk edilebilirler.

Devamlı surette değişim, şatafat, canlılık peşindedirler. Olağan isler ve durumlar ,onlar için tahammül edilmez şeylerdir. Halk arasında “ayran gönüllü” ya da “maymun iştahlı ” denen kişiler gibi büyük heyecanla başladıkları islere karsı heyecanlarını kaybedip, yarim bırakabilirler.

Dostça, canayakın ve hös görülmelerine rağmen samimi olmayıp, kendini on plana çıkaran, düşüncesiz ,isteklerini yaptırmaya zorlayıcı tutum içine girerler. Sürekli olarak sevilip, sevilmediklerini sorup, terk edilmeyecekleri yolunda sözler isterler. İstemedikleri bir duruma yanıt olarak intihar tehdidi ya da girişimi ile cevap verebilirler. Vücutsal hastalıklardan ve ağrılardan şikayetçi olabilirler.

Birlikte görülebilen bozukluklar:
-Somatizasyon bozukluğu
-Majör depresyon
-Konversiyon bozukluğu
-Kişilik bozuklukları (borderline , narsisistik, antisosyal, bağımlı k.b.)

Kimlerde, ne oranda görülmektedir:
Daha çok kadınlarda görülmekte, toplumda % 2-3 oranında görülmektedir.

 

Narsistik Kişilik Bozukluğu

 

Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile erişkinliğin erken dönemleri de başlayan , üstünlük hisleri, beğenilme ihtiyacı ve kendini başkasının yerine koyamayıp, insanlara uygun yaklaşımlarda bulunamama ile seyreden bir rahatsızlıktır.

1-Kendisinin başkalarından çok daha önemli olduğu duygusu içindedir. ( gösterdiği başarıları , sahip olduğu becerilerini çok daha olağanüstü olarak görüp, yeterli bir temeli olmamasına karsın çok değerli ve yüksek bir şahsiyet olarak bilinmeyi bekler.)

2- Düşünceleri ,hayalleri büyük bir güç, engin bir deha, kusursuz bir güzellik ve mükemmel , sonsuz sevgi üzerinedir.

3-Özel, benzeri olmayan biri olup, kendisini ancak çok zeki ve ustun nitelikli kişilerin anlayabileceğini düşünür ve sadece bu kişilerle ilişki kurup, dostlarını bu kişilerden seçmeyi düşünür.

4-Çevresindekiler tarafından çok beğenilmeyi bekler.

5-Hak ettiği duygusu içindedir. Sahsına özel, başvuran diğer kişilerden farklı bir tedavi uygulanacağı düşünceleri ve davranışları içindedir.

6-Diğer insanlarla karşılıklı ilişkilerinde bencilce, çıkar düşünerek hareket eder. Başkalarının zaaflarından yararlanıp, hedeflerine ulaşmayı gözetir.

7-Kendini diğer kişilerin yerine koyup, onların hissettikleri , düşündükleri ya da ihtiyaçları konularını anlamaya ve bunlara saygı duymaya isteksizdir.

8-Genellikle başkalarının başarıları, yaptıkları , değerleri ve onların genel olarak varlıklarını kıskanabilirler. Diğerlerinin de kendilerini kıskandığını düşünürler.

9-Kendini beğenmiş, ukala ve küstahça tutumlar içine girerler.

Kendilerinin çok önemli , vazgeçilemez oldukları seklinde bir düşünce içerikleri vardır. Halk arasında”Büyük dağları ben yarattım” denen tavırlar içindedirler, gösterişçi ve kendini metheden konuşma ve davranışlar içindedirler. Bunların karşılığında bekledikleri ilgi, övgü , hayranlık ifadeleri ile karsılaşmadıklarında hayrete düşüp, hayal kırıklığı ve mutsuzluk dönemleri yasayabilirler. Başkalarının da kendi başarılarındaki katkısını gözardı edip, onları hesaba katmazlar. Otorite ya da üst düzey kişilerle ilesin kurmak için çabalayıp, bağlantı kurdukları bu kişilere abartılı nitelikler atfederler. Bu şekilde kendilerini de bu kişilerden varsayarlar. Daima bir kurumun en yetkilisi ( başhekim, profesör, mudur, komutan, işveren vs.) gibi en yetkili ile iletişime geçip, diğerlerinin fikirlerine aldırmazlar.

Devamlı olarak birselde ne kadar iyi oldukları, oradakilerin kendilerini nasıl el üstünde tutup, değer verdiği, sevgi ve saygıyla karşılandığı üzerinde düşünürler. Çevrelerinden sürekli övgü, alkış beklerler. Sıra beklemek, izin istemek, yol vermek onların sözlüğünde olmayan kavramlardır. Çünkü kendilerine göre hersele hakları vardır ve daima bir öncelikleri olduğu düşüncesi içindedirler. Başkalarından bu konularda destek ve yardim göremediklerinde öfkelenirler. Başkalarını kendi isleri ve keyfi için köle gibi kullanabilir, yakın çevrelerini üst düzey ya da kendilerini pohpohlayacak kişilerden seçerler (en güzel ,en tanınmış kişiyle görünmek, arkadaşlık etmek, bu amaçla o tur kişilerin bulunduğu sosyal klüp, derneklere girip,faaliyetlerde bulunmak gibi).

Diğer kişilerin içinde bulundukları durumlar konusunda aşağılayıcı, eleştirici, ilgisiz ve hafife alır bir tavır sergilerken, kendinin karsılaştıklarını derinlemesine aktarmaya çalışarak cifte standart uygulayabilirler.
Herkesin başarısına haset edip, onların hiç birsele layık olmadıkları, kendilerinin de isterlerse kolayca onu yapabileceklerini düşünürler.

Kendilerine yapılan en ufak yapıcı eleştiri ya da düzeltme,ekleme ve öneri bu kişileri ağır bir şekilde yaralayabilir. Bu durumda küçük duşmuş, mahvolmuş ,ortada bırakılmış hissedebilirler. Bu durumda aniden hiddetlenip, kırıcı olabilirler. Bunlardan ötürü sosyal ilişkileri bozuk olup başarıları devamlı olamaz. Başkaları ile yarışma gerektiren islerde yenilme riski nedeniyle ,bu islere karsı isteksizlikleri is ve sosyal hayatta beklenen düzeyin altına düşmelerine yol açabilir.

Birlikte bulunabilen rahatsızlıklar:
-Majör depresyon
-Distimi
-Anoreksia nervosa
-Madde kullanım bozukluğu
-Kişilik bozuklukları ( histrionik, borderline,
antisosyal, paranoid k.b.)

Kimlerde görülebilmektedir:
Vakaların yarıdan çoğunu erkekler oluşturmaktadır. Toplumda % 1 den daha az oranda görülmektedir.

Tedavi:
Bireysel psikoterapi uygulanmalıdır. Tedavide kişiliğe ait abartılı beklentiler, düşünceler ve davranışların uygun ve gerçekçi olanlarla değişimi, kişiler arası yaklaşımların düzeltilmesi ve kırılgan yapı üzerinde çalışılır.

 

 

Obsesif Kişilik bozukluğu

 

Aşağıdakilerden en az dördünün varlığı ile ,erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan , kişisel ilişkileri, kişinin verimliliğini etkileyen bir şekilde aşırı düzenlilik, mükemmeliyetçilik, içsel ve dışsal kaynaklı olayları ve ilişkileri kontrol üzerine aşırı yoğunlaşma ile giden bir kişilik bozukluğudur.

1- Kişi yaptığı bir iste ayrıntılara o kadar dalar, kurallar, listeler programlamalar, hesaplar ve bağlantılar ile öyle uğraşır ki, neredeyse yaptığı şeyin gerçek amacını, hedeflerini unutur.

2- yaptığı isi bitirmesini güçleştirebilecek, engel olabilecek aşırı bir mükemmeliyetçilik içindedir.

3- Kendini dostlarından ve hoşça vakit geçirebileceği etkinliklerden ayrı, uzak bırakacak derecede ve ekonomik durumla açıklanamayacak bir şekilde hayatini is ya da bir şeyler üretmeye adar.

4- Kültürel ve dinsel özelliklerle açıklanamayacak bir şekilde ahlak, doğruluk, dürüstlük, manevi değerler, sadakat, şeref, prensip gibi konularda vicdaninin sesini aşırı derecede dinler ve gerekli hoşgörü, anlayış ve esnekliği göstermez.

5- Kendisi, ailesi ve çevresi için özel bir anlam ve değeri olmasa bile eskiyip, yıpranmış ya da değeri olmayan şeyleri atamaz, elden çıkaramaz.

6- Başkalarının da tam anlamıyla kendisi gibi düşünüp, hareket etmedikçe, ayni yöntemi kullanmadıkça, onlarla ortak bir çalışma içine giremez.

7- Para harcama (kendine ya da başkasına hediye alma, bir şeyler ısmarlama, gerekli şeyleri alma gibi) konusunda kendisi ve başkalarına yönelik cimri bir tutum içindedir.

Para gelecekte belki hiç olmayacak şeyler için elde tutulması gerekli bir şey olarak düşünülür.

8- Kuralları konusunda son derece kati ve inatçıdır.

Bu kişiler aşırı dengeli, olculu ve yaptıklarını tekrarlamaya meyilli kişilerdir. Yanlış yapmamak için defalarca kontrol eder, kontrolün kontrolünü yaparlar. Bu nedenle bitirmeleri gereken sureyi asarlar, öğrenci olanlar sınav kağıdını en geç teslim edenlerdir. Detaylarla uğraşmaları ve aşırı kontrolleri dolayısıyla gecikmeleri nedeniyle başkalarının kendilerine öfkelenmelerine yol acarlar. Zamanlamaları kotudur. En iyisini, en beğenilecek durumu gerçekleştirme düşünceleri seklindeki mükemmeliyetçilikleri nedeniyle gerilim içine girip, kolayca yapılabilecek şeyleri içinden çıkılamaz hale getirebilirler.

Zevk alınabilecek etkinlikleri (hobilerle uğraşmak, tatil yapmak gibi) sürekli bir başka zamanda yapmaya karar verdiklerinden, düzen sürekli is yapmak üzerine kuruludur. Böyle bir tatile zorlandıklarında ise zevk alamaz, o esnada da is yapmaya çalışır ya da tatili aşırı programlı ve yakınları için katlanılamaz hale getirebilirler.

Bu durumdaki kadınlar her gün, her an temizlik pesindedir. Evleri adeta bir laboratuar ya da ameliyathane gibi sürekli aşırı bir temizlik içindedir. Bundaki ufak bir değişiklik kişinin toz bezini tekrar eline almasına yol acar. Her gün pencereler, duvarlar, yerler silinir, halılar her gün alt komşunun başından aşağı silkelenir. Evde yapılacak tamir, boya , eve gelecek çocuklu bir misafir vs. bu kişilerin ev düzenini bozacağından adeta bir kabustur.

Her şeyin önceden kararlaştırıldığı gibi, prensiplerine, kitabında yazılanın harfi harfine uygun olarak, fazladan kesinleştirdikleri ahlak boyutlarında yapılmasına başkalarını ve kendilerini zorlarlar. Otoriteye kati bir uyum içindedirler. Babalarından, üstlerinden öğrendikleri gibi, esneklikten yoksun bir şekilde davranırlar ve davranılmasını isterler.

Atmaya, değiştirmeye, hediye etmeye ilimli bakmazlar. Evleri, masalarının üzeri gereksiz, değersiz, eskimiş evrak, eşya vs. ile doludur. Mutlaka bir sure sonra gerekli olabileceği düşüncesi içindedirler.

Daima kendi yaptıklarının en doğru olduğuna inandıkları için başkalarının yardim ve önerilerini dikkate almazlar.

Para onlar için ekonomik darlık içinde olmamalarına karşın, iyi, sağlıklı bir şekilde yasamak için değil; ileride yaşanabilecek sağlıksız, kotu günlerde harcanması gereken bir sigorta gibidir. Bu nedenle ufak şeyler için bile para harcamazlar. Kendileri de ileride bir şey ısmarlamak zorunda kalacakları için başkalarının kendilerine bir cay ısmarlamalarını bile istemezler.

Her davranışları, isleri, ilişkileri dakikalar çerçevesinde programlıdır. İşlerin öncelik sıraları konusunda ikilemlere düşebilir, karar vermekte zorlanabilirler. Çevreleri üzerinde kontrol sağlayamadıkları durumlarda sinirlenir, ancak bu sinirlilik hallerini dolaylı yollardan gösterirler ( istenilen şeyi geç yapmak, hizmet karşılığı gereken ücreti vermemekte direnmek gibi).

Duygularını belli etmemeye çalışır, karikatürize bir İngiliz tipi gibi belli bir duygu aralığı içinde kalırlar. Duygusal alışverişin yoğun olduğu ortamlarda rahat davranamazlar. Çevrelerindekilerin bu tur duygu yüklü davranışlarını anlayamaz ve hoş görmezler. Duygularını gösteremeyip, her zaman mantığı on plana alırlar.

Toplum genelinde % 1; psikiyatriye başvuranlar arasında % 3-10 oranında rastlandığı gözlenmiştir. Erkeklerde kadınlara göre iki kat daha çok görüldüğü gözlenmiştir. Ailenin daha büyük yastaki çocuklarında, detaylara dikkat, tekrarlama, olay ve inceliklere dikkat gerektiren islerde çalışan kişilerde daha çok görüldüğü saptanmıştır.

Oluş nedenleri:
Bir görüşe göre çocuğun 2-4 yaşları arasında “anal donem” denilen diski kontrolünün kazanılmaya başlandığı donemde tuvalet eğitimi sırasında yapılan baskı, onaylamama ve bu eğitimi çok erken vermenin bu tur bir kişilik yapısına yönelttiği düşünülmektedir.

Bunu izleyen başka bir görüşe göre ise çocuğun gene ayni dönemlerdeki kendi başına bir şeyler gerçekleştirme ile utanç çatışmasının yaşandığı bu evrede, çocuğun duygu, düşünce ve dürtülerin ifade edişine ebeveynlerce uygulanan aşırı kontrol ve takdirsizliğin çocukta bu yönde bir yapı oluşturabileceği düşünülmüştür.

Birlikte görülebilen psikiyatrik bozukluklar:
Diğer kişilik bozuklukları (özellikle kaçıngan ve paranoid k.b.)
Majör depresyon.

Tedavi:
Bireysel ya da grup terapi etkili olmaktadır.

 

Paranoid Kişilik bozukluğu

 

Aşağıdakilerden en az dördünün olduğu ,genç erişkinlik döneminde başlayan ,başkalarının davranışlarını kotu niyetli şeklinde yorumlayıp, devamlı olarak güvensizlik ve kuşku duyma halidir.

1-Yeterli bir temele dayanmaksızın başkalarının kendisini sömürdüğünden , aldattığından ya da kendisine zarar verdiğinden kuşkulanır.
2-Dostlarının ya da is arkadaşlarının kendisine olan bağlılığı ya da güvenilirliği üzerine yersiz kuşkuları vardır.
3-Söylediklerinin kendisine karsı kotu niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan dolayı sır vermek istemez.
4-Sıradan sözlerden ya da olaylardan aşağılandığı ya da gözdağı verildiği biçiminde anlamlar çıkartır.
5-Devamlı kin tutar, haksızlıkları, görmezden gelinmeyi ya da onur kırıcı davranışları affetmez.
6-Başkalarınca hissedilmeyen ama kendisince algılanan , karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı seklinde bir yargıya vararak, öfke ya da karşı saldırı ile birden tepki gösterir.
7-Haksiz yere, esinin ya da arkadaşının sadakatsizliğiyle ilgili kuşkulara kapılır.

Bu kişiler is arkadaşları veya dostlarının güvenilirliği ya da kendilerine bağlılıkları konusunda yersiz kuşkulara sahiptirler.Başkaları ile paylaştıkları konuların kendilerine karsı kullanılacağından korktuklarından dolayı çevrelerindekilere güvenmeye ya da yakınlaşmaya isteksizdirler. Kendilerine yöneltilen kişisel soruları bu nedenle yanıtlamayı reddedebilirler. Kendilerine yapılan iltifatları bile yanlış yorumlayıp, zıt anlamda kabul edebilirler. Kendilerine yapılan yardim önerilerini “yetersiz görülme”olarak algılayıp,geri çevirirler. Kıskançlık düşüncelerini destekleyen önemsiz kanıtlar toplayabilirler.İhanete uğramamak için yakın ilişkilerinde kontrolü ellerinde bulundurmak isterler. Sürekli esinin yada arkadaşının nerede olup,ne yaptığını izlemeye çalışır.

Bu kişilerin davranış tarzları:

Genelde geçinmesi zor kişilerdir. Birebir ilişkilerinde çoğunlukla sorunlar yasarlar, kuşkuları nedeniyle uzak dururlar,soğuk görünebilirler,sevgi göstermeyebilirler. Kavgacı ve kuşkucu nitelikleri karsısındakilerde de sert tepkiler doğurabilir, bu da onların beklentilerini gerçekleştirir. Güvensizlikleri nedeniyle kendi baslarına yeterlilik gereksinimleri yüksektir. İlişkide olduklarını sürekli kontrollerinde tutma ihtiyacındadırlar. Eleştiriye aşırı duyarlı olup,cephe alabilir, işbirliğine girmezlerken kendileri diğerlerini eleştirmeye,yakınmaya eğilimlidirler.

Kendi yaptıkları yanlışlıklarda bile kendilerini suçsuz görüp, başkalarını suçlarlar. Farz ettikleri tehditlere karsı yasal yollara başvurabilirler. Başkalarına da bazı kişi ve durumların bu ur algılanan özelliklerini onaylatma ihtiyacı içindedirler. Kişilik yapılarının altında gerçeklere uymayan,hayali aşırı büyüklük, güçlülük düşünceleri vardır. Kendilerine yakıştıramadıkları eksiklik ve yanlışlıkları yansıtma ( projeksiyon) denen bir savunma mekanizmasıyla karsılarındakilere yansıtırlar.

Toplumda farklı sosyokültürel gruplar, değişik etnik gruplar ya da başka sosyoekonomik düzeydeki kişilere yönelik olumsuz önyargılı düşüncelerle hareket edebilirler. Benzer paranoid düşünceleri olan ya da kolay ikna olan kişilerle bir araya gelip,gruplar ya da inanç sistemleri oluşturabilirler.

Bu kişiler başkaları tarafından plancı, içlerini açmayan, kapalı kutu, pireyi deve yapan, kıskanç,tartışmacı kişiler olarak görülebilirler. Sürekli gergin olup, kendilerini rahat ve gevsek bırakamazlar.Çevrelerinde huzursuzluk yaratırlar.Aşırı temkinli davrandıklarından girişkenlikleri kısıtlıdır.

Birlikte görülebilen psikiyatrik bozukluklar:
-Majör depresyon
-Saplantı-zorlantı boz. (obsesif- kompulsif boz.)
-Alkol-madde bağımlılığı.
-Diğer kişilik bozuklukları ( en çok sizotipal k.b.olmak üzere ayrıca narsisistik,kaçıngan ve borderline k.b.)

Çocukluk veya gençlik döneminde görünümü:
Tek basına kalma, benzer yastakilerle arkadaşlıklarının iyi olmaması, kalabalık ortamlarda kaygı duyma, ders notlarının düşüklüğü, aşırı duyarlılık, tedirginlik, giyim,konuşma, düşünce itibari ile kendini kısıtlama, farklı hayaller ile kendini gösterebilir.

Toplumda görülme derecesi:
Genel toplumda % 0.5-2.5 arasında , ayaktan tedavi ile psikiyatri yataklı kurumlarında yatanlarda % 1 oranında görülmektedir.

Kalıtımsal özellikler:
Daha çok erkeklerde görülmektedir.Bu kişilik bozukluğunun ailesinde kronik şizofreni olanlarda daha çok görüldüğü gözlenmiştir. ayrıca ailede sanrısal (deluzyonel boz.) paranoid tipin varlığı ile de ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Paranoid düşüncelerin varlığı:
Mahkumlarda, mültecilerde, yaslılarda, işitme kaybı olanlarda da paranoid fikirler zaman zaman artış gösterir.

Paranoid K.B.nin olası sebepleri:
Ailenin mantıkdışı ve aşırı baskıcı ezici nitelikteki öfkesinden etkilenen çocuğun bu duygularla özdeşip, sonrasında bu saldırgan dürtülerin farkında lığından kaçınmak için bu dürtülerin kendinde değil, karsısındakilerde olup,kendine yöneldiği seklinde bir yansıtma mekanizması ile gerçekleştiği düşünülmektedir. ayrıca bu kişilerin yetersiz, aşağılanmış ve kendilerine yardim edilemez hissettikleri, bu duyguların etkisini hissetmemek için çevreyi suçladıkları düşünülmektedir

Tedavi:
Kişilerde güven ilişkisi kurmaya yönelik başlayan terapiler uzun sure ile sürdürülebildiği takdirde basarili sonuçlar vermektedir. Psikotik bozulma dönemlerinde küçük dozlarda antipsikotik grup ilaç tedavisi geçici olarak kullanılabilmektedir.

 

 

Sadist Kişilik Bozukluğu

 

Bu hastalik, digerlerine karsi zalim, agresif, cikarci ve kucultucu davranislar tarafindan nitelendirilir.Siddet ve hakaret, sadistin sosyal iliskilerinde yaygindir, cunku sadist diger insanlara karsi ilgiden yoksundur ve digerlerine zarar vermekden ya da digerlerini kucuk dusurmekden haz duyar.Sadist kisilik bozukluguyla, daha agresif antisosyal kisilik bozuklugu arasinda benzerlikler olmasinla birlikte antisosyal insan digerlerini sirf zevk icin incitmez.Sadist kisliik bozukluguyla, kisinin, birini dovmek ve kucuk dusurmek gibi sadist hareketlerden cinsel memnuniyet ve hosnutluk duydugu cinsel sadizm arasinda dahi bir iliski olabilir.

- Davranis bicimi, tum sosyal ve kisisel durumlarda esneklik gostermez ve ciddi derecede sosyal yada mesleki islevlerini bozar.

- Baskalarinin yaninda kucuk dusurur yada rezil eder.

- Kontrolu altindaki birini (cocuk, ogrenci, mahkum yada hasta gibi) gorulmedik sertlikle disiplin eder yada sertce davranir.

Ayrimsal Teshisler :

Baz hastaliklar, benzer yada ortusen belirtilere sahiptirler.Bu yuzden klinisyen, kesin bir tani koymak icin asagida siralanmis hastaliklari ayirdedip cikarmalidir.

Antisosyal Kisilik Bozuklugu

Sizoid Kisilik Bozuklugu

Sizotipal Kisilik Bozuklugu

Paranoid Kisilik Bozuklugu

Kisilik, genel tibbi duruma gore degisir.

Kronik madde kullanimiyla ilgili olarak belirtiler gelisir.

Sebep :

Sadist kisilik bozuklugu icin kesin bir sebep yokdur. Bazi teorilere gore, bireyin yetistirilme seklidir ama biyolojik faktorlerinde etkisi vardir.Bu hastalik cok nadir gorulur ve cinsiyet yada aile bicimine gore olusmasi hakkinda cok az bilgi vardir.

Tedavi :

Bir kisilik bozuklugunu tedavi etmek uzun zaman alir.inanclar ve davranis bicimleri gibi kisilik ozelliklerinin gelismesi yillar alir ve cok yavas degisirler.Degisimler genelde onceden kestirilebilen sirayla olusur ve kolaylastirmak icin farkli tedavi sekilleri gereklidir.Azalan cevresel stres, kaygi veya depresyon gibi belirtileri hizlica kurtarir.Kayitsizlik, sosyal izolasyon, iddiasizlik yada ofke patlamasi gibi davranislar aylar icinde degistirilebilir.Grup terapisi ve davranisdaki kucuk degisiklikler etkilidir.Kisisel gelisim gruplarina katilim yada aile terapisi de sosyal acidan sakincali davranislari degisdirmede yardimci olabilir.

 

Şizotipal Kişilik Bozukluğu

 

 

Aşağıdaki belirtilerden en az 5 adedinin varlığı ile giden, genç erişkinlik döneminde başlayan düşünsel ya da algısal çarpıklıkların ve olağandışı davranışların yani sıra yakın ilişkilerde aniden rahatsızlık duyma, sıcak ilişkilere girme becerisinde azalmanın olduğu sosyal ve kişiler arası yetersizlikler durumudur.

1-Referans fikirleri(olayların ve bazı durumların kendisi ile ilişkili olduğu,özel ve olağandışı bir anlamının olduğu seklinde yanlış yorumlar) .
2-Davranışlarını etkileyecek boyutta, yetiştiği kültürel değerlerle uyumlu olmayan garip inanışlar ya da büyüsel düşünce (örneğin gaipten haber vermeye inanmak, falcılık ve medyumlarla temas,ruh çağırma seanslarına katılmak,altıncı his, telepati gibi)
3-Olağandışı algi yaşantıları (illüzyonlar gibi)
4-Garip bir düşünüş biçimi ve konuşma (konudan uzaklaşan, belirsiz, fazla ayrıntıcı gibi)
5-Kuşkuculuk, paranoid düşünceler
6-Yüz ifadelerinin kişinin içinde olduğu duygusal durumunu yansıtamaması, bunun kısıtlı olması ya da uygunsuz (duyguya zıt bir yüz ifadesi gibi) olması
7-Acayip ,alışılmadık ,kendine özgü davranış ya da görünüm
8-Birinci derece akrabalar hariç yakın dostların olmaması
9-Yakın ilişki ile de azalmayan aşırı sosyal kaygı, paranoid korkular

Bu kişiler olaylar oluşmadan önce bunları bilebileceklerini, özel yetenekleri olup, başkalarının düşüncelerini okuyabileceklerini düşünebilirler. Olayların gerisinde kimsenin anlayamadığı özel manalar olduğunu düşünebilirler. Başkalarına karsı büyüsel kontrol uygulayabileceklerini düşünebilirler. Farklı olağandışı algıları olabilir. Yanlarında görünmeyen birinin varlığı, görüntü ve mırıldanmalar işitme, bunu kullanarak medyumluk ve vantriloklukla para kazanan kimseler vardır. Başkalarıyla sert, kısıtlı, sosyal ilişki acısından uygunsuz bir tarzda iletişim kurarlar. Başkaları ile sadece gerektiği anda iletişime girerler. Birlikte geçirilen sure uzadıkça başkalarından farklı olarak rahatlayacakları yerde daha tedirgin ve kuşkucu olurlar.Uygun olmayan şekilde giyinip, insanların dikkatini çekebilirler.

Görülme oranı:
Genel nüfusta %3-5 oranında rastlanmaktadır. Erkeklerde hafifçe daha çok görülmektedir.

Eslik eden psikiyatrik bozukluklar:
-Majör depresyon( bu bozukluğu olup kliniğe başvuranlarda % 30-50 oranında saptanmıştır)
-Özellikle paranoid k.b. olmak üzere sizoid,çekingen ve sınırda kişilik boz.

Ailesinde şizofreni olanlarda bu kişilik bozukluğunun olma riskinin genel nüfusa oranla daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Bir çalışmaya göre % 10 kadar vakanın intihar ettiği saptanmıştır.

Tedavi:
Psikoterapi yanında, depresif belirtiler belirdiğinde antidepresan; hezeyanlar varlığında antipsikotik tedavi eklenebilir.

 

Şizoid Kişilik Bozukluğu

 

Aşağıdaki belirtilerden en az dördünün varlığı ile genç erişkinlik döneminde başlayan , devamlı suretle kendini belli eden toplumsal ilişkilerden kopma ve kalabalık ortamlarda kısıtlı bir duygu ifadesinin olduğu bir kişilik sorunudur:

1-Ailenin bir üyesi gibi davranamama, yakın ilişkiye girmeme ya da girmekten zevk almama, 1-2 kişiden fazla yakın ilişkileri yoktur.
2-Çoğunlukla tek bir etkinlikle uğraşmayı yeğlerler
3-Başkalarıyla cinsel deneyim yasamaya ilgi ya yoktur ya da çok azdır
4-Genelde aktivitelerden zevk almaz , alsa bile çok az etkinlikten zevk alır
5-Birinci derece akrabaları haricinde yakın arkadaşları ya da sırlarını paylaştıkları dostları yoktur
6-Başkalarının kendilerine yönelttikleri övgü ya da eleştirilere karsı ilgisiz görünürler
7-Duygusal olarak soğuk, uzak, monoton bir duygulanım gösterirler. Sıcaklık ve sevecenlik hissi uyandırmazlar.

Bu grup kişiliğin asal özelliği sosyal ilişkilerden uzaklaşma ve başkaları ile birlikteyken duygu ifadelerindeki kısıtlılığıdır. Kendi baslarına vakit geçirmeyi tercih ederler.

Başkaları ile irtibat gerektirmeyen tek bir uğraş ya da etkinlikle uğraşırlar (bilgisayar, matematik oyunları, astronomi, bulmacalar,yap-boz oyunları,pul koleksiyonu gibi soyut,mekanik islerle uğraşırlar. Sosyal hayatin gerektirdiği bazı durumlara beklenen uygun karşılıkları veremezler.

Toplumsal becerilerden uzak, içine kapanık kişiler olarak yasarlar. Karsılaşmalar esnasında gülümseme, tokalaşma, basla selamlama gibi davranışlar nadirdir.Üzerlerine gidilip, kışkırtılsalar bile öfke ve gerginliklerini göstermekte güçlük çekerler. Hayatları amaçsız, rüzgarda sürüklenen bir yaprak gibi görünebilir.Genellikle evlenmezler.Ailelerine bağımlı olarak hayatlarını sürdürebilirler. Yoğun stres altında çok kısa sure ile psikotik bir donem yasayabilirler.

Görülme oranı:
Genel nüfusun %0.5-7 ’sinde bulunmaktadır.Erkeklerde kadınlara oranla daha çok görülmektedir.

Rahatsızlığın oluşma sebepleri:
Erken çocukluk döneminde soğuk, ihmalkar, tatmin edici olmayan ilişkiler yasayan çocuklarda ileri dönemlerde ilişki ve kişiler arası bağlantıların önemli ya da gerekli olmadığı seklinde bir düşünce tarzı gelişimi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Eşlik edebilen psikiyatrik bozukluklar:
-Majör depresyon
-Distimi
-Sosyal fobi
-Agorafobi
-Kişilik bozuklukları (sizotipal, paranoid, çekingen k.b. ile)

Çocukluk cağında görünümü:
Yalnız başınalık, benzer yastakilerle arkadaşlığında bozukluk, derslerinde düşüklük ile belirebilir.

Tedavi:
Kişilerin kendileri nadiren başvurmaktadırlar. Genellikle yakınları tarafından tedaviye getirmektedirler. Bireysel terapi yanında grup terapilerinden de yararlanabilirler.

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol